Tıbbi Sözlük

Hoş geldiniz, tibbisozluk.com Sağlıklı yaşam sosyal paylaşım platformudur. Sağlık hakkındaki kararlarınızı mutlaka bir hekim'e danışarak veriniz. Tüm soru görüş ve önerileriniz için info@tibbisozluk.com a mail atabilirsiniz. Üye olarak Tıbbi Sözlük'ün tüm özelliklerinden faydalanabilinirsiniz.

Soru sor

Sorular sorun ve yanıtlar alın

Online Psikolog

Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Akbaş

Bize Ulaşın

Site yönetimine yazın

Profesyonel Web Sitesi

Profesyonel bir web sitesi için tıklayın.

Göğüs Hastalıkları ve Pulmonoloji Genel Kategori

tibbisozluk

Administrator
Personel
Katıldı
22 Aralık 2024
Mesajlar
303
Tepki puanı
0
Puanlar
16

Göğüs hastalıkları ve pulmonoloji genel kategori​


Göğüs hastalıkları ve pulmonoloji, solunum sistemini ilgilendiren akut ve kronik patolojilerin tanı, tedavi ve yönetimini hedefleyen tıpta uzmanlık alanıdır. Solunum yolları ve akciğer, insan vücudunun oksijen alışverişi gibi temel yaşamsal işlevlerini yürütmekle sorumludur. Ancak çevresel faktörler, mikroorganizmalar, genetik yatkınlık ve yaşam tarzı gibi etkenlerle akciğer dokusu veya solunum yollarında oluşabilecek bozukluklar, önemli sağlık sorunlarına yol açabilir. Astım, KOAH, zatürre (pnömoni), akciğer kanseri, tüberküloz, interstisyel akciğer hastalıkları, sarkoidoz, mesleki akciğer hastalıkları ve daha pek çok tablo, bu geniş disiplinin inceleme sahasına girer. Gerek tanı yöntemlerindeki gelişmeler gerekse ileri tedavi yaklaşımları, göğüs hastalıkları ve pulmonoloji alanının modern tıbbın temel dayanaklarından biri olduğunu gösterir. Solunum hastalıklarının sıklıkla kronik seyir göstermesi, maliyet açısından sağlık sistemlerine yük bindirir ve insanların yaşam kalitesini düşürür. Küresel düzeyde hava kirliliğinin ve sigara kullanımının devam etmesiyle, akciğer sağlığını korumak daha büyük bir zorunluluk haline gelmiştir.

Solunum sistemi anatomisi ve işlevsel temeller​


Solunum sistemi, üst ve alt solunum yolları olmak üzere iki ana bölümde incelenir. Üst solunum yolları, burun boşluğu, farinks ve larenksi kapsar. Burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, sinüzit gibi sorunlar üst solunum yollarıyla ilişkilidir. Alt solunum yolları ise trakea (nefes borusu), bronşlar, bronşioller ve alveolleri içerir. Akciğer dokusu, alveollerde gaz değişiminin gerçekleştiği mikroskobik keseciklerden oluşur. Alveol duvarlarında yer alan ince epitel ve kapiler ağ, oksijenin kana, karbondioksidin ise dış ortama verilmesini kolaylaştırır.

Solunum sürecinin en temel işlevi oksijen alımı ve karbondioksit atılmasıdır. Diyafram ve interkostal kasların kasılması göğüs boşluğunda negatif basınç yaratarak havanın içeri girmesini sağlar. Diyaframın gevşemesiyle bu basınç dengesi bozulur, akciğerler sıkışarak karbondioksit yüklü havayı dışarı atar. Beyin sapındaki solunum merkezleri, kandaki oksijen, karbondioksit ve pH değişimlerini algılayarak nefes sayısını ve derinliğini ayarlar. Ayrıca istemli kontrol de mümkündür ancak fizyolojik aciliyet olduğunda otonom sistem devreye girer. Bronş ağacının yapısı giderek incelen dallar şeklindedir ve alveollere ulaştıkça direnç azalır, gaz değişimi maksimize edilir.

Bronşların epitel dokusu, mukus salgılayan goblet hücrelerini ve silli epitel hücrelerini içerir. Bu silia, solunum yollarına giren partiküllerin veya mikroorganizmaların mukusla birlikte üst solunum yollarına doğru taşınarak yutulmasını sağlar. Bu doğal temizlik mekanizması, tütün dumanı veya çeşitli kimyasalların etkisiyle hasar görebilir, astım veya KOAH gibi kronik tabloların altyapısını hazırlayabilir.

Sık karşılaşılan solunum yolu enfeksiyonları​


Solunum yolu enfeksiyonları, göğüs hastalıkları pratiğinde en çok görülen klinik tablolardan biridir. Bu enfeksiyonlar virüs, bakteri veya daha nadir olarak mantar kaynaklı olabilir. Üst solunum yolu enfeksiyonları (nezle, farenjit, larenjit) genellikle viral etiyolojilidir ve semptomlar hafif seyreder. Ancak alt solunum yollarına yayılan süreçte, bronşit veya pnömoni gibi daha ciddi tablolar ortaya çıkabilir. Özellikle pnömoni, alveollerin ve akciğer parankiminin iltihaplanmasıyla belirir. Ateş, öksürük, balgam, nefes darlığı ve göğüs ağrısı gibi semptomlar sıklıkla görülür. Bakteriyel kaynaklıysa antibiyotik tedavisi planlanır, viral kaynaklı vakalarda destekleyici tedbirler ve antiviral ilaçlar kullanılabilir.

Solunum yolu enfeksiyonlarının bulaşıcılığı ve sıklığı kış aylarında artar. Grip virüsü (influenza), alt solunum yolu enfeksiyonlarına kapı aralayabilir. Hastalığın ciddiyeti, hastanın yaşına ve altta yatan kronik hastalıklara bağlı olarak değişir. Özellikle ileri yaş, immün yetmezlik veya KOAH, astım gibi mevcut akciğer hastalıkları varlığında pnömoni ağır seyreder. Bu vakalarda hastane yatışı hatta yoğun bakım desteği gerekebilir. Uygun aşılama ve hijyen tedbirleri, bu enfeksiyonların önlenmesinde etkilidir. Öte yandan bakteriyel pnömoni kaynaklı komplikasyonlar (beyin absesi, ampiyem) da pulmonoloji pratiğinin önemli unsurları arasındadır.

Tüberküloz (TB), Mycobacterium tuberculosis adlı bakterinin neden olduğu kronik ve bulaşıcı bir akciğer enfeksiyonudur. Geçmişte çok yaygın olan TB, günümüzde de gelişmekte olan ülkelerde veya bağışıklık sistemi zayıf bireylerde kendini gösterir. Yaygın semptomları arasında uzun süren öksürük, balgamda kan, gece terlemesi, iştahsızlık ve kilo kaybı bulunur. Tanıda balgam incelemesi, kültür ve radyolojik değerlendirme kritik rol oynar. Tedavisi uzun sürer ve çoklu ilaç kombinasyonları gerekir. İlaç direnci gelişen tüberküloz suşları, global sağlığı tehdit eden bir durum oluşturur.

Obstrüktif ve restriktif akciğer hastalıkları​


Akciğer hastalıkları, hava akışında direnç artışı veya akciğerin genişleme kabiliyetinde azalma temelinde iki ana kategoriye ayrılır: Obstrüktif ve restriktif patern. Obstrüktif akciğer hastalıklarında (örneğin astım ve KOAH), havayolları daralmıştır, ekspirasyonda zorluk ve uzun süreli hava tutma (hiperinflasyon) ortaya çıkar. Restriktif patern ise akciğer parankimini veya göğüs duvarını etkileyen patolojiler sonucu akciğerlerin genişleme kapasitesinin azalmasıyla karakterizedir. Pulmoner fibrozis, interstisyel akciğer hastalıkları (ILD), sarkoidoz ve göğüs duvarı deformiteleri bu kategoriye girer.

Astım, geri dönüşümlü hava yolu obstrüksiyonu ile bronş hiperreaktivitesinin karakterize olduğu kronik inflamatuar bir hastalıktır. Hasta atak sırasında solunum darlığı, hışıltılı solunum (wheezing) ve öksürükle karşılaşır. Tetikleyiciler arasında alerjenler, hava kirliliği, soğuk hava, egzersiz ve emosyonel stres yer alır. Tedavi stratejisinde inhaler kortikosteroidler ve bronkodilatör ilaçlar öne çıkar. KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) ise sigara içiciliği başta olmak üzere, toz-duman maruziyeti sonucunda gelişir. Amfizem ve kronik bronşitin birleşimi şeklinde tanımlanır. Hava yollarının kalıcı daralması, alveoler yıkım ve azalmış gaz değişimi nedeniyle nefes darlığı, öksürük, balgam çıkarma gibi belirtiler zamanla kötüleşir.

Restriktif akciğer hastalıklarında ise akciğer hacimleri genellikle azalmıştır, ancak hava akış hızları nispeten korunabilir. Fibrozis, alveol duvarında kalınlaşma yaparak esnekliği düşürür. Hücresel bağışıklık süreçleri, anormal kollajen birikimi veya kronik inflamasyon alveolleri ve interstisyel alanları etkiler. Sarkoidoz gibi granülomatöz durumlarda akciğer dokusunda granulomlar oluşur. Bu lezyonlar bazen semptomsuz seyreder, bazen ilerleyici nefes darlığı ve öksürük şikâyetleri yaratır. Teşhis, yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi (HRCT), solunum fonksiyon testleri ve biyopsi gibi yöntemlerle konur. Tedavi genellikle kortikosteroidler, immünsupresif ilaçlar veya antifibrotik ajanları içerir.

Pulmoner vasküler hastalıklar ve akciğer damar sorunları​


Pulmoner dolaşım, kalpten gelen oksijeni azalmış kanın akciğerlere giderek oksijenlenmesini içerir. Bu yolda karşılaşılan damarsal patolojiler, pulmoner hipertansiyon, pulmoner emboli gibi önemli klinik tablolara yol açar. Pulmoner hipertansiyon, akciğer arterinde basıncın yükselmesidir. Çoğu zaman altta yatan kalp hastalıkları (sol kalp yetmezliği, mitral stenoz) veya KOAH, interstisyel hastalık gibi akciğer sorunları bunu tetikler. Bazen primer pulmoner hipertansiyon denilen idiyopatik veya genetik kökenli durum söz konusu olabilir. Hastada eforla çabuk yorulma, nefes darlığı ve senkop gibi belirtiler öne çıkar. Tanı için ekokardiyografi ve sağ kalp kateterizasyonu yöntemi kullanılır. Tedavi, vazodilatör ilaçlar, endotelin reseptör antagonistleri, fosfodiesteraz inhibitörleri ve oksijen desteğini içerir.

Pulmoner emboli, bacak venlerinden (derin ven trombozu) kopan pıhtıların akciğer damarlarını tıkamasıyla meydana gelir. Hayati risk taşıyan akut tabloda, ani nefes darlığı, göğüs ağrısı, çarpıntı ve bazen hemoptizi (kan tükürme) görülür. Tanı için ventilasyon-perfüzyon (V/Q) sintigrafisi, BT pulmoner anjiyografi, d-dimer testi kullanılır. Tedavide antikoagülanlar, trombolitik tedaviler ve ileri vakalarda cerrahi ya da kateterle pıhtı çıkarma girişimleri gündeme gelebilir. Embolinin önlenmesi için risk altındaki hastalara profilaktik antikoagülan uygulaması önem taşır.

Pulmoner onkoloji ve akciğer kanseri​


Akciğer kanseri, global çapta en yaygın maligniteler ve kanser ölümlerinin önde gelen nedenleri arasında yer alır. Sıklıkla tütün kullanımına bağlı olarak gelişse de, pasif içicilik, radon gazı, asbest maruziyeti ve genetik faktörler de risk etkenleri arasındadır. Küçük hücreli akciğer kanseri (SCLC) ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri (NSCLC) olarak iki ana sınıfa ayrılır. NSCLC, epidermoid karsinom (skuamöz hücreli), adenokarsinom ve büyük hücreli karsinom alt tiplerini içerir. Semptomlar genellikle geç dönemde ortaya çıkar; inatçı öksürük, balgamda kan, nefes darlığı, kilo kaybı ve göğüs ağrısı sık rastlanan bulgulardır.

Akciğer kanseri tanısı, görüntüleme testleri (akciğer grafisi, BT, PET-CT) ve doku tanısı (bronkoskopik biyopsi, transtorasik iğne biyopsisi) yoluyla konur. Evreleme, tümör boyutu, lenf nodu yayılımı ve uzak metastaz varlığını değerlendirir. Küçük hücreli kanser genellikle sistemik bir hastalık gibi davranır, kemoterapiye duyarlıdır, fakat hızlı ilerler. Küçük hücreli dışı kanserde cerrahi rezeksiyon erken evrede potansiyel kür sağlayabilir. İleri evrede radyoterapi, kemoterapi, hedefe yönelik akıllı ilaçlar (EGFR, ALK, ROS1 gibi mutasyonları hedef alan tedaviler) ve immünoterapi protokolleri uygulanır. Bu kombinasyon yaklaşımları, özellikle son yıllarda yaşam süresini uzatmakta ve hastaların semptomlarını rahatlatmaktadır.

Tanı yöntemleri ve solunum fonksiyon testleri​


Göğüs hastalıkları pratiğinde, doğru tanı için çok çeşitli testler ve görüntüleme yöntemleri kullanılır. Göğüs radyografisi (akciğer grafisi), başlangıç taramasında hiler kitle, infiltrasyon, plevral efüzyon gibi bulguları gösterebilir. Bilgisayarlı tomografi (BT), lezyonların daha ayrıntılı anatomik değerlendirmesini sağlar. Pulmoner damar incelemeleri için BT anjiyografi yapılabilir. Manyetik rezonans (MR) özellikle üst mediastinal kitlelerde, invazyon analizinde veya yumuşak doku farklılıklarını tespit etmekte faydalıdır. Pozitron emisyon tomografisi (PET), metabolik olarak aktif lezyonları gösterebilen bir nükleer tıp tekniğidir; akciğer kanseri evrelemesinde önem taşır.

Laboratuvar testlerinde arteriyel kan gazı analizi, hastanın oksijen, karbondioksit ve asit-baz dengesini ortaya koyar. Solunum fonksiyon testleri (SFT) ise akciğer kapasitesini, volumleri, akım hızlarını ölçerek obstrüktif veya restriktif patern ayrımına yardımcı olur. FEV1, FVC, FEV1/FVC oranı, tepe ekspiratuar akım hızı, difüzyon kapasitesi (DLCO) gibi parametreler, farklı patolojilerde tipik değişiklikler sergiler. Bronş provokasyon testi astım tanısında sıklıkla kullanılır, bronş dilatasyon testleri bronşların geri dönüşümlü daralmalarını yansıtır.

Endoskopik tekniklerden bronkoskopi, hem tanı hem de tedavi amaçlı kullanılan bir yöntemdir. Solunum yollarına esnek fiberoptik aletle girilerek doku örneği, bronş lavajı ya da lezyon rezeksiyonu yapılabilir. EBUS (Endobronşiyal Ultrason) yardımıyla mediastinal lenf nodları incelenir, iğne aspirasyonu ile patolojik örnek alınabilir. Bu uygulama, akciğer kanseri evrelemesi veya şüpheli lenfadenopati vakalarında kullanılır. Torasentez (plevral efüzyon sıvı alımı) ve torakoskopi, plevral boşluk hastalıklarında uygulanan girişimlerdir.

Tedavi yaklaşımları ve farmakoterapi​


Solunum yollarını etkileyen enfeksiyonlarda antibiyotik, antiviral veya antifungal tedaviler öne çıkar. Bakteriyel pnömoni için direnç paternine göre antibiyotik seçilir, hafif vakalarda ağızdan, orta ve ağır vakalarda intravenöz formda uygulanır. KOAH alevlenmeleri veya astım krizlerinde bronkodilatör, inhaler kortikosteroid ve oksijen desteği kullanılır. Astımın kontrol altına alınmasında düzenli inhaler tedavi, tetikleyicilerden uzak durma ve hastanın eğitim seviyesi belirleyicidir. KOAH yönetimi ise sigarayı bırakmak, nefes açıcı ilaçlar, gerekirse uzun süreli oksijen tedavisi ve pulmoner rehabilitasyon programlarını kapsar.

İnterstisyel akciğer hastalıklarında (örn. idiopatik pulmoner fibrozis) antifibrotik ilaçlar (pirfenidon, nintedanib) ilerleyişi yavaşlatabilir. Bazı immun modülatörler veya kortikosteroidler, enflamatuar kökenli ILD’lerde kullanılır. Sarkoidoz gibi granulomatöz hastalıklarda prednizon gibi kortikosteroidler genellikle ilk sıradadır. Uzun süreli tedavi yan etkilerini azaltmak için metotreksat veya azatioprin gibi ek immünsupresanlar gündeme gelebilir.

Pulmoner hipertansiyon tedavisinde vazodilatörler, endotelin reseptör antagonistleri (bosentan, ambrisentan), fosfodiesteraz-5 inhibitörleri (sildenafil) ve prostasiklin analogları (epoprostenol) gibi spesifik farmakoterapi yaklaşımları bulunur. Tıbbi tedaviye yanıt vermeyen ileri evre hastalarda atriyal septostomi veya akciğer transplantasyonu değerlendirilir. Pulmoner embolide akut fazda antikoagülanlar (heparin, düşük molekül ağırlıklı heparin, direkt oral antikoagülanlar) veya trombolitikler kullanılır, ardından uzun süreli antikoagülasyon planlanır.

Akciğer kanserinde tedavi seçimi, histolojik alt tipe, evreye, hastanın performans durumuna ve genetik mutasyon varlığına göre değişir. Erken evrede cerrahi rezeksiyon (lobektomi, pnömonektomi) kür şansı sunabilir. Orta evrede kemoterapi, radyoterapi veya bu ikisinin kombinasyonu gündeme gelir. Hedefe yönelik ajanlar (EGFR tirozin kinaz inhibitörleri, ALK inhibitörleri vb.) ve immünoterapi (PD-1, PD-L1 blokörleri) ileri evrede dahi yaşam süresini uzatan seçenekler arasındadır. Bu tedaviler, kişiselleştirilmiş tıp yaklaşımı çerçevesinde genetik mutasyonlar ve biyobelirteçlerin tespiti ile hastaya özel planlanır.

Pulmoner rehabilitasyon, destek tedaviler ve önleme​


Çoğu göğüs hastalığında, sadece ilaç tedavisi yeterli değildir. Pulmoner rehabilitasyon, hastalara solunum egzersizleri, kas güçlendirme, eğitim ve psikososyal destek sunan kapsamlı bir programdır. Astım, KOAH veya interstisyel hastalıklarda semptomları azaltır, egzersiz kapasitesini artırır ve hastanın yaşam kalitesini yükseltir. Oksijen tedavisi, kronik solunum yetmezliği olan hastalarda dokuların yeterli oksijenlenmesi için hayati önem taşır. Evde oksijen konsantratörleri veya taşınabilir oksijen tüpleri, hastanın gündelik yaşamını idame ettirmesine olanak sağlar.

Non-invaziv mekanik ventilasyon (NIMV) veya pozitif basınçlı solunum desteği, akut alevlenme dönemlerinde veya uyku apnesi olgularında solunum kaslarını rahatlatır ve gaz değişimini iyileştirir. Özellikle KOAH alevlenmesinde, hiperkarbik solunum yetmezliği bulunan hastalarda NIMV mortaliteyi düşürür. Uyku apnesi gibi bozukluklarda da CPAP (Continuous Positive Airway Pressure) cihazlarıyla hava yolu açıklığı sağlanır, gündüz uykululuk ve kardiyak komplikasyon riski azalır.

Göğüs hastalıklarını önlemek için temel adımlar arasında sigaranın bırakılması, hava kirliliğiyle mücadele, iş yerinde koruyucu ekipman kullanımı, aşılar (influenza, pnömokok aşıları) ve düzenli egzersiz gelir. Tanı koymak ve tedavi yürütmek ne kadar başarılı olursa olsun, koruyucu stratejiler uzun vadeli sağlık parametrelerini etkiler. Temiz hava, sağlıklı beslenme, stresten uzak yaşam tarzı ve yeterli hijyen solunum sağlığını destekleyen faktörlerdir.

Geleceğe dönük yaklaşımlar ve araştırma gündemi​


Göğüs hastalıkları ve pulmonoloji alanında, sürekli yenilenen bir araştırma dinamizmi mevcuttur. Tanı yöntemlerinin hassasiyetinin artırılması, özellikle non-invaziv ve erken tanıya odaklı çalışmalar önem taşır. Sıvı biyopsisi, ekshalasyon testi (nefeste uçucu organik bileşiklerin analizi), mikroRNA temelli teşhis kitleri veya yapay zekâ destekli görüntü analizi gibi yenilikler, akciğer hastalıklarının erken evrede saptanmasında çığır açabilir. Yapay zekâ algoritmaları, BT taramalarındaki nodülleri tespit ve karşılaştırma işini otomatikleştirerek radyologlara destek sunar.

Astım ve KOAH gibi obstrüktif hastalıklarda, biyolojik ajanların kullanımı artmaktadır. Özellikle eozinofilik fenotip astımda IL-5, IL-4R, IL-13 gibi hedeflere yönelik monoklonal antikor tedavileri (mepolizumab, dupilumab vb.) alevlenme sıklığını ve hastaneye yatış oranlarını azaltır. Kronik akciğer enfeksiyonlarında, inhaler antibiyotik uygulamaları veya yeni nesil nano-formülasyonlar geliştirilir. Genetik ve rejeneratif tıp, potansiyel olarak kistik fibrozis veya diğer kalıtsal akciğer hastalıklarında gen düzenleme yöntemlerini araştırmaktadır.

Pulmoner onkoloji sahasında immünoterapi, atezolizumab, nivolumab gibi immün kontrol noktası inhibitörlerinin akciğer kanseri tedavisine sağladığı katkı heyecan vericidir. Kişiselleştirilmiş tıp yaklaşımı, tümördeki spesifik mutasyonlara göre hedefe yönelik tedavinin planlanmasını mümkün kılar. Genomik analizi rutine sokan merkezler, hastaya ait genetik profilin ilaca duyarlılığını veya direncini önceden öngörebilir. İnterstisyel akciğer hastalıklarında, antifibrotik etkenlerin (pirfenidon, nintedanib) farklı alt gruplarda ne kadar etkili olduğu araştırılırken, gelecekte benzer moleküllerin varyasyonları geliştirilmektedir.

İlave olarak epidemiolojik çalışmalar, hava kirliliğinin ve iklim değişikliğinin akciğer sağlığına uzun vadeli etkisini ortaya koyar. Partikül madde (PM2.5, PM10), ozon, nitrojen dioksit gibi kirleticilerin inflamasyon ve kronik akciğer hastalığı gelişiminde belirgin rolü olduğu saptanmıştır. Bu çevresel faktörlere yönelik toplumsal önlemler, gelecek nesillerin pulmoner hastalık yükünü azaltma potansiyeline sahiptir. Tütün ürünleri ve elektronik sigara kullanımının akciğer üzerinde yarattığı zararları anlamak, toplum sağlığı politikalarını da şekillendirir. Özellikle e-sigara kaynaklı akciğer hasarı (EVALI) gibi yeni tanımlanan sorunlar, pulmonoloji disiplini için yeni meydan okumalar barındırır.

Göğüs hastalıkları ve pulmonoloji, kapsamlı ve multidisipliner yaklaşım gerektiren bir alan olarak güncel tıbbın önemli bir bileşenidir. Mikroplar, çevresel irritanlar, genetik bozukluklar veya immün yanıt mekanizmaları aracılığıyla akciğer yapısı kolayca zarar görebilir. Her ne kadar kritik ve hassas bir organ olsa da, akciğerin kendi savunma sistemleri (mukosiliyer temizlik, alveolar makrofajlar vb.) sayesinde pek çok rahatsızlık önlenebilir veya hafif atlatılabilir. Fakat kişi sigara, kirli hava ve yetersiz beslenme gibi faktörleri bir araya getirdiğinde, kronikleşen hastalık profili ortaya çıkar. Tıp teknolojilerindeki hızlanma, yeni ilaç ve cihaz inovasyonları, bu tabloya karşı hekimlerin elini güçlendirir.

Gelecekte pulmoner rehabilitasyon, tele-sağlık uygulamaları, yapay zekâ destekli karar mekanizmaları ve invazif olmayan tanı yöntemleriyle hastaların tedavi başarısı artarken, akciğer kanseri ve fibrotik süreçler gibi alanlarda ilerlemeler devam edecektir. Sonuç olarak göğüs hastalıkları ve pulmonoloji, insanın hayat kalitesini ve yaşam süresini doğrudan etkileyen kritik bir dal olma özelliğini sürdürecektir. Sağlıklı solunum, toplumların genel sağlığı ve üretkenliğinin temel parametresi olduğundan, akciğer sağlığını korumak, erken tanı-tedavi olanaklarını geliştirmek, tıbbi ve toplumsal önlemleri arttırmak bu alanın vazgeçilmez stratejileri arasında yer alır.
 

Öne çıkan içerik

Trend içerik

Üyeler çevrimiçi

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum istatistikleri

Konular
307
Mesajlar
310
Üyeler
5
Son üye
Çiğdem Akbaş
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Geri
Tepe