Tıbbi Sözlük

Hoş geldiniz, tibbisozluk.com Sağlıklı yaşam sosyal paylaşım platformudur. Sağlık hakkındaki kararlarınızı mutlaka bir hekim'e danışarak veriniz. Tüm soru görüş ve önerileriniz için info@tibbisozluk.com a mail atabilirsiniz. Üye olarak Tıbbi Sözlük'ün tüm özelliklerinden faydalanabilinirsiniz.

Soru sor

Sorular sorun ve yanıtlar alın

Online Psikolog

Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Akbaş

Bize Ulaşın

Site yönetimine yazın

Profesyonel Web Sitesi

Profesyonel bir web sitesi için tıklayın.

Romatoloji ve immünoloji

tibbisozluk

Administrator
Personel
Katıldı
22 Aralık 2024
Mesajlar
303
Tepki puanı
0
Puanlar
16

Romatoloji ve immünoloji genel kategori​


Romatoloji ve immünoloji, insan vücudunun bağışıklık ve inflamasyon süreçlerini derinlemesine inceleyerek özellikle eklemler, bağ doku, kas-iskelet sistemi ve ilgili organlarda ortaya çıkan hastalıkları anlamayı amaçlar. Bu disiplinler, akut veya kronik seyirde gelişen otoimmün, otoenflamatuar veya sistemik inflamatuar nitelikteki bozuklukların mekanizmalarını ve tedavi yaklaşımlarını bütüncül şekilde değerlendirir. Romatoloji, eklem ve bağ dokusu hastalıklarını klinik boyutuyla ele alırken; immünoloji, hastalıkların altındaki bağışıklık yanıtları, hücresel ve moleküler temel süreçler üzerinde yoğunlaşır. Her ikisi de hem laboratuvar araştırmaları hem de klinik uygulamaları içererek kanıta dayalı ilaç tasarımı ve hedefe yönelik tedaviler geliştirmeyi mümkün kılar. Tüm bu girişimlerin ortak hedefi, eklem ve doku bütünlüğünü korumak, hastanın yaşam kalitesini yükseltmek ve otoimmün süreçlerin kontrol altına alınmasını sağlamaktır. Son yıllarda immün yanıtı dengeleyen biyolojik ve hedefe yönelik tedavi ajanlarının devreye girmesi, birçok romatolojik hastalıkta dramatik iyileşme oranlarına katkıda bulunur. Bu bağlamda, romatoloji ve immünoloji sahası, kronik inflamatuar hastalıkların hem patofizyolojik altyapısını hem de modern terapötik olanaklarını içeren çok yönlü bir bilim dalı olarak öne çıkar.

Romatoloji ve immünolojinin tarihsel gelişimi​


Romatizma kavramı, Antik Yunan döneminden bu yana eklem ve kas ağrılarını tanımlamak için kullanılmış olsa da, modern romatoloji nispeten genç bir branştır. 20. yüzyılın ortalarına dek romatoid artrit, ankilozan spondilit, sistemik lupus eritematozus gibi hastalıklar etyoloji ve patogenez açısından bir muamma olarak kabul ediliyordu. Sadece ağrı kesici veya kortikosteroid gibi genel anti-inflamatuar yaklaşımlarla kısmen rahatlatılabilirlerdi. İmmünolojinin ilerlemesiyle bağışıklık sisteminin farklı hücreleri ve sitokinleri tanımlandı. 1950’lerde immünolojik tolerans ve otoimmün kavramları netlik kazandıkça, eklem ve bağ doku hastalıklarının otoimmün mekanizmalarla bağlantısı aydınlatılmaya başlandı. Romatoid faktörün (RF) keşfi, immün kompleks teorileri ve HLA ilişkilerinin saptanması, romatolojik hastalıkların immunopatolojik zeminini keşfetme doğrultusunda önemli adımlar oldu.

1970’li ve 1980’li yıllarda T hücresi, B hücresi, makrofajlar, dendritik hücreler gibi immün unsurların eklem iltihabını nasıl yönlendirdiği araştırıldı. Romatoid artritte pannus oluşumu, lenfosit infiltrasyonu, tümör nekroz faktörü-alfa (TNF-alfa) ve interlökin-1 gibi sitokinlerin kritik rolü fark edildi. Bu dönemde kademeli olarak immünsupresif ilaçların (metotreksat, siklofosfamid vb.) romatolojik tablolarda ciddi iyileşme sağladığı gözlendi. 1990’lardan itibaren ise hedefe yönelik tedaviler, özellikle TNF-alfa inhibitörleriyle çığır açıcı sonuçlar elde edildi. Sistemik lupus eritematozus, skleroderma, vaskülitler gibi karmaşık hastalıkların daha derin immün düzenekleri açıklığa kavuştu. Bu şekilde romatoloji, immünolojik bilimsel bulgularla paralel gelişen bir uzmanlık dalı haline geldi. Bugün biyolojik ajanlar, JAK kinaz inhibitörleri, hücresel immunoterapiler gibi yüksek spesifik tedaviler, hastaların uzun süreli remisyon düzeyinde bir kontrol elde etmesine olanak tanır.

İmmün sistemin temel bileşenleri ve otoimmünite​


İnsan immün sistemi, vücudu mikrobiyal istilalara ve anormal hücre proliferasyonlarına karşı korurken, bazı durumlarda kendi dokularını yabancı gibi algılayabilir. Bu “otoimmünite”, immün tolerans mekanizmalarının bozulduğu veya yetersiz kaldığı zaman gerçekleşir. Normalde lenfositlerin klonal seleksiyonu ve düzenleyici T hücrelerin (Treg) varlığı, oto-reaktif klonları baskılar. Genetik yatkınlık, enfeksiyonlar veya çevresel etkenler sonucu immün tolerans kaybı olduğunda bağışıklık hücreleri eklem, bağ doku veya belirli organ dokularına saldırabilir.

Hastalıklara göre değişen hücresel ve humoral bileşenler, genellikle CD4+ T hücreleri, B hücrelerinin oluşturduğu otoantikorlar, makrofajlar, nötrofiller, dendritik hücreler gibi elemanları kapsar. Örneğin romatoid artritte sinovyal dokuda T-B hücresi etkileşimi, plazma hücrelerinin immün kompleks oluşturan IgG, IgM antikorları (romatoid faktör) ve sitokinlerin varlığı dikkat çeker. Vaskülitlerde damar endotelinde yoğun immün hücre infiltrasyonu ve komplement aktivasyonu tipik olabilir. SLE’de ise nükleer bileşenlere (dsDNA, Sm protein vb.) karşı antikorlar, tüm vücutta depozitlere ve inflamatif lezyonlara yol açar. Dolayısıyla immün sistemin bozulmuş regülasyonu, hedef organ veya dokuda kronik inflamasyonu tetikleyip yapısal hasarı ve fonksiyon kaybını doğurur. Romatoloji, bu süreçleri anlamada immunolojik mekanizmaları inceleyerek, spesifik ve etkili müdahaleler geliştirmeye çalışır.

Romatolojik hastalıkların sınıflandırılması​


Romatoloji kapsamındaki hastalıklar, genelde inflamatuar eklem hastalıkları, bağ doku hastalıkları, vaskülitler ve kristal artropatileri gibi geniş kategorilere ayrılır. İnflamatuar artropatilerin başlıcaları romatoid artrit, spondiloartropatiler (ankilozan spondilit, psöriyatik artrit, reaktif artrit) ve kristal kaynaklı eklem hastalıkları (gut, psödogut) şeklinde gruplandırılır. Bağ doku hastalıkları (kollajen doku bozuklukları) içerisinde sistemik lupus eritematozus (SLE), skleroderma (sistemik skleroz), polimiyozit/dermatomiyozit, Sjögren sendromu gibi tablolar yer alır. Vaskülitler (büyük, orta, küçük damar vaskülitleri), Behçet hastalığı, poliartritis nodoza, Wegener granulomatozu (granülomatoz polianjitis) gibi damar duvarı iltihaplarını içerir. Bu gruplamalarda hastalığın ana tutulum yeri (eklem, cilt, damar, kas), immünolojik belirteçleri (otoantikorlar) ve patofizyolojik mekanizmalar göz önüne alınır.

Romatoid artrit, en sık görülen enflamatuar eklem hastalığıdır. İki veya daha fazla eklemde simetrik tutulum, sabah tutukluğu, eklemlerde ağrı, şişme ve ilerleyen deformiteler tablodaki başlıca belirtilerdir. Romatoid faktör ve anti-siklik sitrülline peptit (anti-CCP) antikorları tanıda yardımcıdır. Spondiloartropati ailesi ise HLA-B27 bağlantısıyla öne çıkar, sakroiliak eklem ve omurga tutulumu, entezit gibi tipik özellikleri vardır. Bu hastalıklar ankilozan spondilit, psöriyatik artrit, reaktif artrit gibi alt tipleri içerir. Bağ doku hastalıklarında en çok SLE bilinir, çoklu organ tutulumu ve geniş otoantikor yelpazesiyle karmaşık bir sendrom oluşturur.

Romatoid artrit: patogenez ve klinik özellikler​


Romatoid artrit, sinoviyal eklemlerde kronik inflamasyonla karakterize olup eklem destrüksiyonu ve deformitelerle sonuçlanan bir tabloyu oluşturur. Genetik yatkınlık (HLA-DRB1 alelleri) ve çevresel tetikleyiciler (sigara, periyodontal enfeksiyonlar) enflamatuar sürece zemin hazırlar. Sinovyumda lenfositik infiltrasyon, plazma hücre proliferasyonu ve makrofaj aktivasyonu görülür. TNF-alfa, IL-1, IL-6, IL-17 gibi proinflamatuar sitokinlerin yükselmesi eklemdeki kıkırdak ve kemik yıkımını artırır. Romatoid faktör (RF) ve anti-CCP antikorları, hastalığın bağışıklık komplekslerini (immün kompleks) oluşturmasına yol açar. Sabahları 1 saatten uzun süren tutukluk, eklemlerde sıcaklık artışı ve bilateral simetrik tutulum en yaygın işaretlerdir. El bilekleri, el parmaklarının PIP eklemleri ve ayak MTP eklemleri sık tutulur. Tedavide temel yaklaşım, hastalığı modifiye edici ilaçlar (metotreksat, leflunomid vb.), biyolojik ajanlar (TNF, IL-6, B-hücre, T-hücre kostimülasyon inhibitörleri) ve düşük doz kortikosteroidlerle inflamasyonu kontrol altına almaktır.

Ankilozan spondilit ve spondiloartropatiler​


Ankilozan spondilit (AS), sakroiliak eklemlerin ve omurganın kronik, ilerleyici enflamasyonuyla karakterize, “seronegatif spondiloartropati” ailesinin prototip hastalığıdır. HLA-B27 pozitifliği çok yüksektir. Patogenezde entezis bölgelerinde (bağ ve tendonların kemik yapıya yapıştığı yerler) meydana gelen iltihap, kemik yenilenmesini ve tipik “bambu omurga” görünümlü füzyonu tetikler. Hastalar çoğunlukla 20’li yaşlarda bel ağrısı ve sabah tutukluğuyla hekime başvurur. Ağrı istirahatle artar, hareketle hafifler. Tedavi edilemezse zamanla omurgada sertleşme, kifoz, göğüs kafesi hareket kısıtlılığı oluşur. Tedavide NSAİİ’ler, fizik tedavi, TNF-alfa ve IL-17 inhibitörleri temel seçeneklerdir. Spondiloartropatilerin diğer türleri de benzer patomekanizmalar içerir; psöriyatik artrit (psöriyazisli hastalarda eklem tutulum), reaktif artrit (bazı enfeksiyonlar sonrası gelişen artralji) ve enteropatik artrit (Crohn, ülseratif kolit hastalarında eklem bulgusu) gibi.

Sistemik lupus eritematozus ve bağ doku hastalıkları​


Sistemik lupus eritematozus (SLE), otoimmün antikorların neredeyse tüm doku ve organlara saldırabildiği, çok yönlü bulgularla seyreden bağ doku hastalığıdır. Genellikle genç kadınları etkiler, yüzeysel semptom olarak kelebek eritemi (malar rash), fotosensitivite, eklem ağrıları dikkat çeker. Fakat böbrek (lupus nefriti), beyin (nöro-lupus), kalp, akciğer ve hematolojik tutulumlar gibi organ hasarları da ciddiyetle ortaya çıkar. ANA (antinükleer antikor) pozitifliği neredeyse tüm vakalarda görülür, anti-dsDNA ve anti-Smith antikorları SLE’ye özgü tanısal öneme sahiptir. Yüksek doz kortikosteroidler, immünsupresanlar (mikofenolat mofetil, siklofosfamid) ve biyolojik ajanlar (belimumab gibi B-hücre modülatörleri) şiddetli lupus ataklarında kullanılabilir.

Skleroderma (sistemik skleroz), deri ve iç organlarda aşırı kollajen birikimi ve vasküler hasarla seyreden bir tabloyu yansıtır. Hastanın derisi kalınlaşır, çekintiye uğrar, parmaklarda Raynaud fenomeni, sklerodaktili gelişebilir. İç organ fibrozisi, akciğer ve sindirim sistemi fonksiyonlarını tehdit eder. Tedavide immünsupresif ilaçlar, endotel fonksiyonunu iyileştirici yaklaşımlar, antifibrotik ve destek tedavileri yer alır. Sjögren sendromu, egzokrin bezlerin otoimmün tahribatıyla ağız ve göz kuruluğuna yol açar. Tükürük ve gözyaşı bezlerinde lenfosit infiltrasyonu, sistemik tutulum ekleyebilir. Tüm bu hastalıklar, ortak olarak bağışıklık sisteminin otoimmün saldırıları nedeniyle kalıcı doku hasarı ve geniş yelpazede semptomlar yaratır.

Vaskülit sendromları​


Vaskülitler, damar duvarında inflamasyon ve nekroz oluşturan heterojen bir hastalık grubunu temsil eder. Takayasu arteriti ve dev hücreli (temporal) arterit gibi büyük damar vaskülitleri, aorta ve ana kollarını hedef alabilir. Orta damar vaskülitlerinden poliartritis nodoza, sıklıkla böbrek, karaciğer gibi organ damarlarını tutar. Küçük damar vaskülitlerinden ANCA-ilişkili (granülomatoz polianjitis, mikroskopik polianjitis) veya immün kompleks aracılı (Henoch-Schönlein purpurası gibi) formlar, cilt döküntülerinden böbrek tutulumuna, akciğer kanamaları veya sinüs granülasyonlarına kadar geniş bulgu verebilir. Vaskülitlerin patogenezinde genetik faktörler, mikrobiyal tetikleyiciler, immün kompleks oluşumu ve ANCA gibi otoantikorların rolü vardır. Hastada inatçı ateş, açıklanamayan kilo kaybı, ciltte purpurik lezyonlar, organ yetmezliği bulguları ortaya çıkabilir. Tedavi, yüksek doz kortikosteroidler, siklofosfamid, rituximab veya benzeri immünsupresif ajanlar üzerinden yürütülür.

Tanı yöntemleri ve laboratuvar tetkikler​


Romatoloji ve immünoloji alanında tanı, genellikle ayrıntılı hasta öyküsü, fizik muayene, laboratuvar ve görüntüleme yöntemleri kullanarak konur. Kapsamlı kan testleri, otoantikor profillerini içerebilir: ANA, anti-dsDNA, anti-Sm, anti-CCP, romatoid faktör, ANCA, anti-SSA, anti-SSB, anti-U1 RNP, anti-Scl-70 vb. Bu antikorların varlığı, ilgili hastalık şüphesini güçlendirir. Enflamasyon belirteçleri (CRP, ESR), tam kan sayımı, kompleman düzeyleri (C3, C4) hastalığın aktivitesine dair bilgi sunar. Bazı durumlarda sinovyal sıvı analizi, eklemdeki hücre sayısı ve kristal varlığı yönünden yapılır (örn. gut kristalleri).

Görüntüleme alanında radyografi, eklem hasarını, erozyonları ve osteopeniyi gösterebilir. MRI ve ultrason, yumuşak doku ve synovium kalınlaşmasını, kemik iliği ödemini saptamada duyarlıdır. Eko gibi kalp değerlendirmeleri, vaskülitlerde ve bağ doku hastalıklarında endokardiyal veya perikardiyal tutulum belirtilerini izlemek için yapılabilir. Biyopsi, bazı vaskülitler (örn. temporal arter biyopsisi) veya cilt/organ lezyonları için histopatolojik doğrulama sağlar. Tüm bu araçlar, hastanın tabloya dair tam bir profilini oluşturmayı, hastalığın aktivitesini sınıflandırmayı ve hedefe yönelik tedavi stratejisi geliştirmeyi destekler.

Tedavi ve ilaçların yönetimi​


Kronik otoimmün ve inflamatuar hastalıkların tedavisi, semptom kontrolü ve hasar önlemenin yanı sıra uzun vadede remisyon elde etmeyi veya düşük aktivite düzeyine inmeyi hedefler. NSAİİ, glukokortikoidler gibi genel antiinflamatuar ilaçlar, akut alevlenmelerde semptomik rahatlama sağlar. Ancak uzun vadeli hastalığı modifiye edici ajanlara (DMARD) gerek duyulur. Metotreksat, romatoid artritte birincil tercih olup, folat antimetaboliti mekanizmasıyla lenfosit proliferasyonunu baskılar. Sık baş ağrısı, karaciğer fonksiyon bozuklukları, mukozit gibi yan etkileri takip etmek önemlidir. Leflunomid, sulfasalazin, hidroksiklorokin gibi diğer geleneksel DMARD’lar da kombine veya monoterapi olarak kullanılabilir.

Biyolojik ajanlar, spesifik immün hedeflere yönelerek enflamasyonu keskin biçimde bastırır. TNF-alfa engelleyiciler (etanercept, infliximab), RA, ankilozan spondilit, psöriyatik artrit dahil birçok tabloya etki eder. B-hücre depletion tedavisi (rituximab), T-hücre kostimülasyon blokajı (abatacept), IL-6 inhibitörleri (tocilizumab), IL-17 blokörleri (sekukinumab), IL-12/23 inhibitörleri, JAK kinaz inhibitörleri (tofacitinib) gibi yeni moleküller, çeşitli romatolojik hastalıklarda seçenek haline gelmiştir. Tedavilerin yan etkileri (enfeksiyon riski artışı, karaciğer enzim yükselmeleri, alerjik reaksiyonlar) göz önüne alınarak düzenli laboratuvar ve klinik takip yürütülür. Bazı vakalarda, nötropeni veya sitopeni gibi şiddetli yan etkiler ortaya çıkabilir. Doz ayarlamaları, kombine tedaviler ve ilaç rotasyonu gibi yaklaşımlar hastaya özgü planlanır.

Rehabilitasyon ve yaşam stili düzenlemeleri​


Romatolojik hastalıklar, ağrı, tutukluk ve eklem hasarı nedeniyle hastanın günlük işlevlerini zorlaştırabilir. Rehabilitasyon, kas-iskelet sisteminin işlevsel kapasitesini korumak ve geliştirmek üzere egzersizler, ortezler, ısıl tedaviler, su içi terapiler ve mesleki rehabilitasyon programlarını içerir. Fizik tedavi uzmanları, hastaya özel program tasarlayarak eklem hareket açıklığını, kas gücünü, dayanıklılığı ve postürü optimize etmeye çalışır. Özellikle ankilozan spondilitte omurga hareketleri ve solunum kapasitesini koruyacak egzersizler büyük önem taşır. Romatoid artritte el eklemlerinin deformitesini ve kas atrofisini önlemek için ergoterapi, splint kullanımı, eklem koruyucu teknikler devreye girer.

Yaşam stili değişiklikleri, diyet ve kilo kontrolü, sigara bırakma gibi müdahaleler, hastalık aktivitesini ve ilaç gereksinimini azaltabilir. Sigara kullanımı, romatoid artritte hem hastalığın şiddetini artıran hem de ilaca direnç gelişimini besleyen bir faktördür. Düzenli fiziksel aktivite, eklem hareketliliği ve kas gücünü destekler, aynı zamanda kalp-damar sağlığını korur. Psikolojik destek ve stres yönetimi, kronik ağrı ve hastalık yüküyle başa çıkmada yardımcı olur. Uyku hijyeni, gevşeme egzersizleri, gerektiğinde antidepresanlar veya psikoterapi, hastanın moralini ve tedaviye uyumunu güçlendirir.

Çocukluk çağı romatolojisi ve nadir hastalıklar​


Pediatrik romatoloji, yetişkinlerden farklı dinamiklere sahiptir. Juvenil idiyopatik artrit (JIA), çocuklarda kronik eklem iltihabının en yaygın nedenidir. Farklı alt tipler (poliartiküler, oligoartiküler, sistemik, vb.) bağışıklık mekanizmaları ve klinik tablolar yönünden çeşitlilik gösterir. Çocuklar büyüme çağında olduğundan eklem hasarı büyümeyi ve iskelet gelişimini etkiler. Bu yüzden erken tanı ve agresif tedavi yaklaşımı önemlidir. Biyolojik ilaçlar, JIA’nın bazı formlarında, özellikle sistemik alt tiplerde dramatik iyileşme sağlayabilir. Ayrıca nadir genetik otoenflamatuar hastalıklar (FMF - Ailevi Akdeniz Ateşi, TRAPS, CAPS vb.), tekrarlayan ateş ve enflamasyon ataklarıyla kendini gösterir. Bu vakalarda kolşisin, IL-1 engelleyiciler veya diğer immünmodülatörler kullanılabilir.

Cerrahi müdahaleler ve protez uygulamaları​


Bazı romatolojik durumlar, ilerleyici eklem deformiteleri veya kemik erozyonlarıyla sonuçlandığında cerrahi müdahale gerektirebilir. Örneğin ileri derecede eklem yıkımında (kalça, diz, omuz gibi büyük eklemlerde) protez ameliyatı ağrıyı hafifletmek ve mobiliteyi iyileştirmek için gündeme gelebilir. El bilekleri veya parmak eklemleri deformasyonunda tendon transferi, sinovektomi, eklem rekonstrüksiyonu gibi cerrahi seçenekler mevcuttur. Vaskülit kaynaklı organ hasarlarında bypass, anevrizma onarımı veya debridman gibi genel cerrahi yöntemleri devreye girebilir. Cerrahi, romatolojik hastalığın altta yatan enflamatuar seyrini sonlandırmaz; ancak mekanik stabilite veya ağrı yönetimi açısından önemli kazanımlar sunar.

Ameliyat sonrası da ilaç tedavisi ve rehabilitasyon devam eder. Çünkü immün yetmezliğe yol açan ilaçlar, postoperatif enfeksiyon riskini yükseltir. Hastanın cerrahiye hazırlanması sırasında steroid doz ayarlaması, biyolojik ajanları geçici olarak kesme veya antibiyotik profilaksisi planlamak gerekebilir. Bütüncül bir ekiple, romatolog, cerrah, anestezist ve rehabilitasyon uzmanı ortak kararlar alarak optimal sonuçlara ulaştırabilir.

Romatoimmün hastalıklarda güncel araştırma eğilimleri​


Son yıllarda immün sistemin moleküler mekanizmalarına dair bilgi artışı, romatoloji ve immünolojide hedefe yönelik tedavi yelpazesini genişletir. Sitokin sinyal yollarını spesifik engelleyen (TNF, IL-1, IL-6, IL-17, IL-23 vb.), hücresel etkileşimleri bloke eden (CTLA-4Ig gibi) veya B hücresini baskılayan (CD20 antikorları) ajanlar romatologların rutin pratiğinde yer almaktadır. JAK kinaz inhibitörleri (tofacitinib, baricitinib) hücre içi sinyal iletimini engelleyerek RA ve benzeri tabloları kontrol altına alabilir. Bu ajanların uzun dönem etkinlik ve güvenlik verileri sürekli izlenir, yeni kombinasyonlar veya doz protokolleri araştırılır.

Ayrıca gen tedavisi ve kök hücre nakli, ağır dirençli vakalarda umut vadeden alanlardandır. Otoimmün reaktiviteyi sıfırlamaya yönelik lenfoablasyon ve kök hücre destekli rejimler, seçilmiş lupus ve skleroderma vakalarında denenmektedir. Farmakogenetik ve biyobelirteç çalışmaları, hangi hastanın hangi tedaviye en iyi yanıtı vereceğini önceden tahmin etmeyi sağlayabilir. Dijital sağlık uygulamaları, telefon uygulamaları aracılığıyla hastaların semptomlarını kaydetmeleri, ilaç uyumunu takip etmeleri, hekimle anlık iletişime geçmeleri gibi olanaklar sunar. Uzaktan hasta izlemeleri, atakları erken yakalama ve müdahaleyi hızlandırma potansiyeline sahiptir.

Multidisipliner iş birliği ve hasta eğitimi​


Romatoimmün hastalıklar, eklem veya bağ dokunun ötesine geçerek organ sistemi tutulumlarıyla karmaşık sendromlar yaratabilir. Bu nedenle kardiyoloji, nefroloji, pulmonoloji, nöroloji, oftalmoloji gibi disiplinlerle iş birliği kaçınılmazdır. Örneğin lupus nefriti olan bir hastada romatolog ve nefrolog birlikte ilaç planlaması yapar, böbrek biyopsisi sonucuna göre immünsupresan seçer. Ankilozan spondilitte göziçi üveit geliştiğinde göz uzmanıyla eşgüdüm sağlanır. Psoriatik artritli hastanın dermatolog ve romatolog koordinasyonu, hem cilt hem eklem lezyonlarının yönetiminde önemlidir.

Aynı ölçüde hasta eğitimi de tedavinin başarısını belirleyen kilit unsurlardandır. Hastaların ilaç takvimine uyması, yan etkileri erken saptaması, günlük egzersizlerini aksatmaması, atak tetikleyicilerden uzak durması, beslenme ve hijyen kurallarına özen göstermesi gibi ayrıntılar tedavinin etkinliğini yükseltir. Kronik ağrı, sakatlık veya sosyal çekincelerle yüzleşen romatoloji hastalarına psikolojik danışmanlık sunulması, motivasyonu destekler. Hastanın kendi hastalığını anlaması, semptomları takip etmesi ve gerektiğinde hekimle hızlı iletişime geçmesi, atakların minimal hasarla atlatılmasına yardımcı olur.

Romatoloji ve immünoloji, tıpta hızla gelişen, sürekli yeni tedavi yöntemlerinin ortaya konduğu ve hastaların multidisipliner bakıma ihtiyaç duyduğu bir alandır. Bu bilim dalı, yalnızca eklem ve bağ doku sorunlarını incelemekle kalmaz; aynı zamanda bağışıklık sisteminin temel işlevlerini, otoimmün tepkilerin mekanizmalarını, sistemik inflamasyonun kontrol yöntemlerini, hedefe yönelik ilaç dizaynını ve kronik hasta yönetimini bir potada eritir. Gelecek, daha kişiselleştirilmiş tedaviler, daha az yan etki ve daha yüksek remisyon oranları vaat etmektedir. Hem laboratuvar bilimlerindeki hem de klinik uygulamalardaki ilerlemeler, romatoimmun hastalıkların seyir ve tedavi başarısını geçmişe kıyasla çarpıcı biçimde iyileştirmektedir. Bu sayede hastaların ağrısız, fonksiyonel ve sosyal hayata daha aktif katılabildikleri bir yaşam sürmeleri mümkün hale gelir.
 

Öne çıkan içerik

Trend içerik

Üyeler çevrimiçi

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum istatistikleri

Konular
307
Mesajlar
310
Üyeler
5
Son üye
Çiğdem Akbaş
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Geri
Tepe