Tıbbi Sözlük

Hoş geldiniz, tibbisozluk.com Sağlıklı yaşam sosyal paylaşım platformudur. Sağlık hakkındaki kararlarınızı mutlaka bir hekim'e danışarak veriniz. Tüm soru görüş ve önerileriniz için info@tibbisozluk.com a mail atabilirsiniz. Üye olarak Tıbbi Sözlük'ün tüm özelliklerinden faydalanabilinirsiniz.

Soru sor

Sorular sorun ve yanıtlar alın

Online Psikolog

Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Akbaş

Bize Ulaşın

Site yönetimine yazın

Profesyonel Web Sitesi

Profesyonel bir web sitesi için tıklayın.

Beslenme ve bakım önerileri

tibbisozluk

Administrator
Personel
Katıldı
22 Aralık 2024
Mesajlar
303
Tepki puanı
0
Puanlar
16

Beslenme ve bakım önerileri​


Yaşlanma süreci, insan yaşamının doğal bir bölümüdür ve zamanla bedensel, zihinsel ve sosyal alanlarda çeşitli değişiklikler getirebilir. Geriatri, ileri yaşlardaki bireylerin sağlığını ve yaşam kalitesini korumak veya yükseltmek amacıyla tıbbın farklı disiplinlerini bir araya getiren kapsamlı bir uzmanlık dalıdır. Bu alanda beslenme ve bakım uygulamaları, yaşlıların fiziksel ve zihinsel gereksinimlerini karşılamakla kalmaz; aynı zamanda kronik hastalık yönetimi, sakatlık önleme, bilişsel fonksiyonun sürdürülmesi ve sosyal katılıma kadar uzanan geniş bir yelpazede destek sunar. Yaşlılıkta beslenme, yalnızca günlük kalori alımını değil, protein, vitamin, mineral gibi kilit besin ögelerinin yeterli düzeyde sağlanmasını ve eş zamanlı olarak sıvı, lif, enerji dengesi gibi parametreleri de içerir. Bu dönemde ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler, duyusal kayıplar, sindirim sistemi fonksiyonlarında yavaşlama, kronik hastalıkların yükü gibi faktörler, beslenme yönetimini oldukça karmaşık kılar. Ayrıca bakım önerileri, yalnızca hijyen veya ilaç takibinden ibaret değildir. Geriatrik bakım kapsamında yaşlıların fiziksel bağımsızlığını mümkün olduğunca korumak, ev veya kurumsal ortamlarda sosyal bağlarını ve zihinsel canlılıklarını sürdürmek, hastalık risklerini azaltmak hedeflenir. Bu bağlamda profesyonel ekiplerin (hekim, diyetisyen, hemşire, fizyoterapist, ergoterapist, psikolog vb.) iş birliği, yaşlı bireyin bütüncül refahını sağlamada kritik öneme sahiptir. Burada sunulan kapsamlı makalede, geriyatrik nüfusun beslenme gereksinimleri ve karşılaşabileceği özel zorluklar, besin ögelerinin planlanması, bakım ve destek stratejileri gibi konular ele alınarak yaşlı sağlığında doğru uygulamaların nasıl hayata geçirilebileceği üzerinde durulmaktadır.

Yaşlanma sürecinin fizyolojik ve metabolik temelleri​


Yaşlanma, doğumdan itibaren her organizmada görülen birikimli hasar ve fonksiyon kaybıyla şekillenir. Bu süreçte hücre yenilenmesi yavaşlar, sistem düzeyinde organ rezervleri azalır. Fizyolojik işlevlerin yavaşlamasına ek olarak metabolizma hızı geriler, hormon seviyelerinde değişimler yaşanır ve sinir sistemi regülasyonunda aksaklıklar ortaya çıkar. Örneğin bazal metabolik hızın düşmesi, vücudun günlük enerji gereksinimini azaltır; ancak bazı kronik hastalıklar veya doku onarım gereksinimleri ters yönde ek ihtiyaçlar da doğurabilir. İştahın azalması, tat ve koku duyularındaki kayıplar besin seçiminde kısıtlamalara ve yetersiz kalori-protein alımına yol açabilir. Ayrıca diş sorunları, çiğneme güçlüğü, tükürük salgısında azalma, sindirim enzimlerinin üretimindeki azalmalar gibi fizyolojik değişiklikler sindirimi zorlaştırabilir. Tüm bu faktörler, yaşlı bireyin besin alım kalitesini düşürüp malnütrisyon (beslenme yetersizliği) riskini artırır.

Bir diğer önemli faktör, yaşlılarda görülen kronik hastalıkların (hipertansiyon, diyabet, kalp yetersizliği, böbrek hastalığı, osteoporoz, demans vb.) sayısının artması ve bu durumların beslenme planlarını karmaşık hale getirmesidir. Örneğin böbrek işlevi azaldığında protein ve potasyum kısıtlamak gerekebilir, diyabette karbonhidratı düzenlemek zorunludur, kalp yetersizliğinde sodyum alımına dikkat etmek gerekir. Bu kısıtlamalar, günlük yiyecek çeşitliliğini azaltır ve dengeli beslenmeyi zorlaştırabilir. Ayrıca ilaç tedavileri, yaşlıların iştahını ve sindirimini etkileyebilir. Kullanılan diüretikler, antihipertansif ilaçlar, antidepresanlar gibi pek çok ajan metabolik dengeleri değiştirir. Bütün bunlar göz önüne alındığında, yaşlılıkta beslenme planı, bireyin tüm tıbbi geçmişini, güncel ilaç listesini, laboratuvar değerlerini, fiziksel yeteneğini ve yaşam koşullarını göz önüne alarak yapılır.

Bunun yanı sıra su dengesi yaşlılıkta farklı bir boyut kazanır. Susama duygusu zayıflar, böbreklerin su tutma kapasitesi değişir. Dehidratasyon riski artarken, öte yandan kalp ve böbrek yetersizliği gibi durumlarda aşırı sıvı yüklemesinin sakıncalı olduğu da bir gerçektir. Bu yüzden sıvı alımını dengelemek, hem susuz kalmayı önlemek hem de ödem ve hipertansiyon oluşumuna izin vermemek açısından hassas bir konudur. Sonuç olarak yaşlanma süreci, beslenme bilimiyle doğrudan bağlantılı çok sayıda fizyolojik değişikliği beraberinde getirir.

Makro besin ögeleri ve yaşlı beslenmesinde temel ilkeler​


Makro besin ögeleri (karbonhidrat, protein, yağ) vücudun başlıca enerji kaynakları ve yapı taşlarıdır. Yaşlı bireylerde bu makro besinlerin alım düzeyi ve kalitesi özel dikkat ister. Her makro besine dair yaşlılıkta ortaya çıkan gereksinimler, kısıtlamalar ve dikkat noktaları şöyle özetlenebilir:

Karbonhidratlar enerji sağlamanın yanında, kan şekerini kontrol etmeyi ve bağırsak hareketlerini desteklemeyi de etkiler. Yaşlılarda insülin direnci veya tip 2 diyabet sıklığı artış gösterir. Bu nedenle rafine şeker, beyaz ekmek, tatlı, işlenmiş tahıllar yerine tam tahıl ürünleri, meyve ve sebzelerden gelen kompleks karbonhidratların tercih edilmesi önerilir. Lif (posa) alımına önem vererek hem glisemik kontrol kolaylaşır hem de kabızlık, divertikül gibi sindirim sorunlarını hafifletmek mümkün olur. Önerilen günlük lif miktarı 20-30 gram civarındadır ancak yaşlıların çiğneme güçlüğü veya bağırsak hassasiyeti göz önüne alındığında bu miktara ulaşmak için gıda seçimi dikkatle yapılır.

Proteinler kas kütlesinin korunması, bağışıklık fonksiyonlarının sürdürülmesi, doku tamiri açısından elzemdir. Yaşlılarda sarkopeni (kas kaybı) önemli bir zayıflatıcı durumdur ve yeterli protein alımının sağlanması sarkopeninin önlenmesinde kilit rol oynar. Yaşlılar için günlük protein gereksinimi, genç yetişkinlerden genellikle az daha yüksektir. Kişiye göre 1.0-1.2 g/kg/gün hatta ciddi sarkopeni riskinde 1.2-1.5 g/kg/gün düzeyinde protein alımı tavsiye edilebilir. Bu proteini biyolojik değeri yüksek kaynaklardan (et, balık, yumurta, süt ürünleri) sağlamak kas sentezini daha etkin destekler. Fakat böbrek yetmezliği gibi durumlarda protein kısıtlaması devreye girebilir. Dolayısıyla proteinin kalitesi ve hastanın klinik profili göz önünde bulundurularak seçim yapılır.

Yağlar, yaşlı beslenmesinde sınırlamakla birlikte kalp-sağlıklı yağ asitlerine yer vermeyi gerektiren bir besin ögesidir. Fazla doymuş yağ (kırmızı etin yağlı kısımları, tereyağı vb.) kardiyovasküler riskleri yükseltir, trans yağlar da benzer şekilde olumsuz etki yapar. Buna karşılık zeytinyağı, avokado, fındık, balık (özellikle omega-3 zengini somon, sardalya vb.) gibi yağ kaynakları faydalı sayılır. Özellikle poliansatüre yağ asitleri, damar sağlığı ve anti-inflamatuar etki bakımından yararlıdır. Yaşlılarda kilo kontrolü, yüksek tansiyon, dislipidemi gibi sorunlar, yağ alımının %25-30 aralığında tutulmasının yararını gösterir. Fakat çok kısıtlı yağlı diyet de yağda çözünen vitaminlerin emilimini sekteye uğratabilir, yetersiz esansiyel yağ asidi alımına sebep olabilir.

Mikro besin ögeleri ve yaşlı gereksinimleri​


Mikro besin ögeleri, her yaş grubunda önemli olmakla birlikte, yaşlılarda ek gereksinimler ve emilim sorunları nedeniyle daha büyük hassasiyet ister. Çoğu yaşlıda mide asit üretimi azalır, B12 vitamini emilimi kısıtlanabilir. Diş kaybı veya çiğneme güçlüğü, taze sebze-meyve tüketiminin kısıtlanmasına ve dolayısıyla vitamin-mineral eksikliklerine yol açabilir. Bu faktörler, yaşlı beslenmesinde mikro besin eksikliği riskini artırır:

B12 vitamini, DNA sentezi, eritrosit oluşumu ve sinir kılıfı korumasında kritik rol oynar. Eksikliği megaloblastik anemi, periferik nöropati, bilişsel bozukluk gibi belirtilerle kendini gösterir. Hayvansal kaynaklı gıdalar (et, yumurta, süt ürünleri) B12 bakımından zengindir. Atrofi gastriti olan, uzun süre proton pompası inhibitörü kullanan veya vejetaryen/vegan beslenen yaşlılarda B12 eksikliği sık görülür. Düzenli B12 ölçümü yapılmalı, gerekirse ek takviye verilmelidir.

D vitamini, kalsiyum-fosfor metabolizmasında, kemik sağlığında ve immun regülasyonda etkindir. Yaşlılar cildinde D vitamini sentezi azalır, dışarıda güneşe maruziyet kısıtlanır, böbrek fonksiyonu da gerileyebileceğinden aktif D vitamini düzeyi düşebilir. D vitamini eksikliği osteoporoz ve düşme riskini yükseltir. Bu nedenle D vitamini takviyeleri sıklıkla gereklidir. Besinlerde (yağlı balıklar, yumurta sarısı, güçlendirilmiş süt) D vitamini bulunmakla birlikte güneş ışığı ve/veya ek takviye, optimal seviyeyi sağlamakta yardımcı olur.

Kalsiyum, kemik yoğunluğu koruması bakımından önemlidir. Yaşlılarda osteoporoz riskinin artmasıyla kalsiyum yetersizliği ilişkisi kritik bir hale gelir. Süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, badem, sardalye gibi gıdalar kalsiyumca zengindir. Kemik kırılmaları ve düşme riskinin azaltılması için yeterli kalsiyum (1000-1200 mg/gün) ve D vitamini kombinasyonu sık tavsiye edilir.

Demir eksikliği anemisi, yaşlılarda kronik kan kayıpları (gastrointestinal kaynaklar), düşük demir alımı, gastrit ve emilim bozukluğu gibi nedenlerle görülebilir. Bu da yorgunluk, nefes darlığı, bilişsel fonksiyonlarda azalma gibi belirtileri tetikleyebilir. Demir destekleri, gastrointestinal yan etkiler (kabızlık, ishal, karın ağrısı) yapabildiğinden doktor kontrolünde verilmelidir. Beslenmede kırmızı et, sakatat, kuru baklagil, pekmez gibi kaynakların rolü büyüktür.

Çinko, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi, yara iyileşmesi, tat ve koku duyularının korunmasında önemlidir. Eksikliğinde tat-koku alma duyusu zayıflar, iştahsızlık ve enfeksiyon eğilimi artar. Deniz ürünleri, kırmızı et, kabak çekirdeği çinko yönünden zengin gıdalardır. Ayrıca selenyum, bakır, mangan, iyot, magnezyum gibi diğer iz mineraller de yaşlıda enerji metabolizması, tiroit fonksiyonları ve oksidatif stresin kontrolünde yer alır. Eksiklikleri genelde çok faktörlü olup yetersiz diyet, kronik hastalıklar, ilaç etkileşimleri gibi sebeplerle ortaya çıkar.

Özel diyet planlaması ve besin seçim stratejileri​


Yaşlı bireyler için diyet planlanırken, kalori, protein, vitamin-mineral hedefleri kadar gıdaların sindirilebilirliği, hazırlama kolaylığı, çiğneme ve yutma becerisi, kişisel tercihler, kültürel alışkanlıklar gibi faktörler de göz önüne alınır. Mutfak pratikleri, yemeklerdeki baharat ve tuz miktarı, porsiyon büyüklüğü, öğün sıklığı gibi konular yaşlı sağlığını doğrudan etkiler. Hafif ama besleyici ara öğünler, az ama sık yeme yaklaşımı, sindirim sistemini aşırı yüklemeden yeterli besin alımına destek olur. Protein kaynaklarından balık, kümes hayvanları, baklagiller, az yağlı süt ürünleri ön planda tutularak doymuş yağ ve kırmızı et tüketimi sınırlı tutulabilir. Sebze ve meyvelerin çeşitliliği, antioksidan ve lif zenginliği sunarak kabızlık riskini ve kronik inflamasyonu düşürebilir. Tam tahıllı ekmek, bulgur, yulaf gibi kompleks karbonhidratlar, kan şekerinin daha dengeli yükselmesini sağlar.

İhtiyaç duyulursa damak tadını koruyacak ancak tuzu sınırlayacak baharatlar (örneğin kekik, nane, biberiye, sarımsak tozu vb.) kullanılabilir. Dikkat edilmesi gereken, sindirimi zor baharat veya sosların midedeki asiditeyi, mide-bağırsak şikayetlerini tetikleyebileceğidir. Sıvı alımına destek olması için su haricinde çorba, bitki çayları, meyve suları düşük şeker içeriğiyle verilebilir, ancak altta yatan hastalıklara göre kısıtlamalar gerekebilir (örneğin kalp yetersizliğinde sıvı kısıtlaması).

Ayrıca yemeğin sunum ve servis şekilleri de önemlidir. Bazı yaşlılar diş protezi, yutma zorluğu veya görme problemlerinden ötürü iri sert parçalı yiyeceklerle baş edemez. Bu durumda yumuşak, püre kıvamlı veya ufak doğranmış formda hazırlanmış yemekler tercih edilir. Kuru, sert besinler boğulma riskini artırabilir. Mutfakta güvenliği sağlamak, kaza riskini önlemek de bakıcının veya aile üyelerinin sorumluluğundadır.

Geriatrik bakımın tamamlayıcı unsurları​


Yaşlılıkta beslenme, bütüncül bakım yaklaşımının yalnızca bir boyutudur. Fiziksel aktivite, sosyal etkileşim, bilişsel uyarı, düzenli ilaç yönetimi ve rutin hekim kontrolleri gibi öğelerle entegre çalışır. Düşük yoğunluklu, eklem dostu egzersizler (yürüyüş, su içinde aerobik, germe hareketleri) kas kuvveti, denge ve kardiyovasküler kapasiteyi korumaya yardımcıdır. Protein ve kalori alımının yeterli olduğu bir diyetle birlikte egzersiz, sarkopeni riskini azaltarak yaşlının bağımsızlık düzeyini yükseltir.

Multidisipliner bakım ekibinin diğer üyeleri de bu sürece dahildir. Hemşirelik bakımı ilaç uygulaması, yara bakımı, pansuman gibi konularda destek sunarken fizyoterapist kas gücü ve fonksiyonel kapasiteyi arttırıcı programlar oluşturur. Ergoterapistler, yaşlı bireyin günlük yaşam aktivitelerinde bağımsız kalması veya adaptasyon teknikleriyle uğraşır, çevre düzenlemesi ve ev modifikasyonlarıyla kazaları önlemeye yardım eder. Sosyal hizmet uzmanları, gerekli hallerde toplumsal kaynaklara yönlendirmeler yaparak yaşlının sosyoekonomik sıkıntılarını hafifletebilir.

Ayrıca yaşlılarda depresyon, anksiyete veya demans gibi zihinsel bozukluklar, yeme davranışını doğrudan etkiler. Depresif yaşlılar iştah kaybı ve kilo düşüşü gösterebilir, demanslı yaşlılar öğünleri unutabilir veya bilinçsiz yeme atakları yaşayabilir. Psikolog veya psikiyatrist, bu problemlerin tanı ve tedavisinde rol üstlenir. Bu nedenle geriyatrik bakım, etraflı bir bakış açısı ister.

Huzurevi ve evde bakım ortamında beslenme yönetimi​


Yaşlı bakım ortamı, bireyin beslenme durumunu ve bakım kalitesini doğrudan şekillendirir. Kimi yaşlılar aile yanında, kimi huzurevi veya yaşlı bakım merkezlerinde yaşamını sürdürür. Huzurevinde veya bakım evinde aynı tür yemeklerin toplu halde sunulması, kişisel tercihlerin kısıtlanması veya diyet kısıtlamalarının göz ardı edilmesi riskini doğurabilir. Bu nedenle profesyonel diyetisyen ve aşçıların iş birliği, menülerde çeşitlilik ve besin değerine özen gösterilmesi şarttır. Eşzamanlı olarak her yaşlının medikal durumuna göre özel diyet planları (diyabetik diyet, düşük sodyum, renal diyet vb.) uygulanır.

Evde bakım ortamında ise genellikle aile üyeleri veya bakıcılar yemek hazırlığından sorumludur. Onların beslenme bilinci, gıda alışverişi ve yemek tariflerine hâkimiyeti, yaşlının besin çeşitliliğini belirler. Burada da diyetisyen desteğinin alınması, en azından belirli aralıklarla danışma yapmak, yaşlının ağırlık, biyokimyasal testlerini izlemek yararlıdır. Bazı durumlarda yaşlı bireyin haftada birkaç öğün yemek paket servisleri ile gelebilir; bu servislerin besin değerini incelemek, tuz, yağ, şeker içeriklerini göz önüne alarak seçim yapmak gerekir.

Malnütrisyon ve obezite riski: zıt ama önemli sorunlar​


Yaşlılarda malnütrisyon, fiziksel zayıflık, bağışıklık bozukluğu, düşük kas gücü ve mortalite riskini katlayan bir durumdur. Özellikle yalnız yaşayan, ekonomik kısıtlılığı olan, diş ve yutma sorunları veya çoklu kronik hastalığı bulunan yaşlılarda malnütrisyon sık görülür. Kaşeksi (ilerlemiş kas-yağ kaybı) tabloyu ağırlaştırabilir, yatak bağımlılığı artar, hastanede kalış süreleri uzar. Kilo kaybı, albümin düşüklüğü, anemi, lenfosit sayısında azalma gibi bulgular malnütrisyonu işaret edebilir. Bu durumun erken tanısı, MNA (Mini Nutritional Assessment) gibi tarama testleriyle yapılır ve yüksek kalorili, proteinli ve vitamin-mineral takviyeli diyet, ek gıda takviyeleri, gerektiğinde besin destek ürünleri kullanmak gibi önlemler alınır.

Diğer yandan obezite, özellikle hafif-orta yaş gruplarından ileri yaşa geçişte de devam edebilen veya emeklilik döneminde fiziksel aktivitenin düşmesiyle artan bir tablo olabilir. Aşırı kilolu bir yaşlı, hipertansiyon, diyabet, kireçlenme (osteoartrit), uyku apnesi gibi ek sorunlarla yüzleşir. Ancak yaşlılarda kilo verme programları uygulanırken aşırı katı diyetlerden kaçınılmalıdır, çünkü ani protein-enerji yetersizliği sarkopeniyi tetikleyebilir. Bu dengeyi bulmak, geriatri diyetisyenlerinin uzmanlık alanıdır. Hafif kalori kısıtlaması, protein yeterliliği, düzenli egzersizle yavaş ama istikrarlı kilo kontrolü hedeflenir. Sıfır yağ veya aşırı düşük karbonhidratlı diyetler yaşlılarda riskli olabilir, metabolik dengesizliğe, mikronutriyent eksikliklerine yol açabilir.

Beyin sağlığı, hafıza ve beslenme ilişkisi​


Yaşlanmayla birlikte bilişsel fonksiyonlarda gerileme kaçınılmazdır; ancak diyet faktörleri bu süreçte önemli rol oynar. Bazı araştırmalar Akdeniz tipi beslenme (zeytinyağı, balık, sebze, meyve, tam tahıl, orta düzey şarap) veya benzer modellerin demans riskini azalttığını öne sürmüştür. Omega-3 yağ asitleri, B vitaminleri (özellikle B12, folat, B6), antioksidan özellikli C ve E vitaminleri, polifenoller, flavonoidler beyin hücrelerinin oksidatif hasara karşı korunmasında, sinir iletimi fonksiyonlarının sürdürülmesinde katkıda bulunur. Dolayısıyla yaşlılıkta bilişsel gerilemeyi yavaşlatmada kaliteli protein kaynakları, sağlıklı yağlar ve mikro besinlerce zengin bir diyet önemlidir.

Beyin sağlığını destekleyen gıdalar arasında balık (somon, sardalya), ceviz, keten tohumu, brokoli, biber, nar, yaban mersini gibi yüksek antioksidanlı meyve-sebzeler sayılabilir. Hidratasyonun da (yeterli su alımı) beyin fonksiyonları açısından kritik olduğu bilinmektedir; dehidrate bir yaşlının konsantrasyonu, algısı ve hafıza yetisi düşebilir. Ayrıca bitki çayları, kafeinli içecekler, alkol gibi maddelerin kullanım miktarları, bilhassa varsa ilaç etkileşimleri gözetilmelidir.

Sonuç niteliğine girmeden akıcı anlatımı koruma notu: Sadece akıcı metin​


Yaşlanma süreci, insanoğlunun kaçınılmaz bir gerçeğidir ve uygun beslenme ve bakım yaklaşımlarıyla daha sağlıklı bir yaşlılık dönemi mümkündür. Geriatri alanında beslenme, makro besin ögelerinin protein, yağ, karbonhidrat dağılımından mikro besin ögeleri olan vitamin ve minerallerin titizlikle hesaplanmasına kadar uzanan bütüncül bir planlama içerir. Bu planlama, yalnızca gıda seçimi değil, aynı zamanda hazırlama yöntemleri, öğün sıklığı, bireyin çiğneme-yutma kabiliyeti, ilaç-ilaç veya ilaç-besin etkileşimleri ve kronik hastalık profiline göre dinamik olarak uyarlanır. Yaşlıların günlük kalori gereksinimini aşırı şekilde kısaltmak veya tersine gereğinden fazla kalori yüklemek dengeli olmaz. Sarkopeni riskini azaltmak için protein alımını korumak, kalp ve damar sağlığı için doymuş/trans yağları sınırlamak, sindirim kolaylığı ve kan şekeri dengesi için lifli gıdaları artırmak, kemik sağlığı adına kalsiyum ve D vitamini üzerine odaklanmak gibi prensipler hayati rol oynar.

Huzurevi veya evde bakılan yaşlıların sosyalleşmesi, öğünlerini keyifle tüketmesi, yeterli sıvı alımını unutmaması, düzenli fiziksel hareketle metabolizmayı canlandırması gibi etkenler de beslenmeyi bütünleyici unsurlardır. Depresyon veya bilişsel gerilemesi olan bir birey, iştah kaybı yaşayabilir; diş sorunları bulunan başka bir yaşlı ise katı gıdaları reddedebilir. Bu noktada multidisipliner yaklaşım, hem tıbbi hem sosyal hem de psikolojik boyutları ele alır. Her hastaya, onun özelliklerine göre yapılmış diyet programları, destek tedavileri planlanır. Yeterli ve dengeli beslenen bir yaşlının enfeksiyonlara direnci artar, yara iyileşmesi daha hızlı gerçekleşir, kas-iskelet yapısı ve bilişsel fonksiyonları uzun süre korunabilir.

Öte yandan, kronik hastalık yükü olan yaşlılar (örneğin böbrek yetmezliği, kronik kalp yetersizliği, diyabet, hiperlipidemi, kanser, demans) için beslenme ve bakım daha spesifik protokollere dayanır. Sodyum, potasyum, fosfor, protein, sıvı gibi kısıtlamalar, hekim ve diyetisyenin ortak kararına göre düzenlenir. Bu kısıtlamaların etkileşimi bazen besin çeşitliliğini çok daraltabilir, malnütrisyondan kaçınmak için takviye ürünler veya özel tıbbi beslenme ürünleri kullanılabilir. Evde bakımda ya da bakım merkezlerinde sürekli izlem ve kilo, laboratuvar, vital bulguların takibi yaşamsal önemdedir.

Neticede yaşlının yaşam kalitesi, bağımsızlığını koruyabilme düzeyi, fiziksel ve zihinsel canlılığı beslenme ve bakım kalitesinden etkilenir. Yaşlı nüfusun arttığı çağımızda toplumsal olarak sağlıklı yaşlanma konseptini benimsemek, geriyatrik beslenme ve bakım alanına yapılan yatırım ve farkındalıkla mümkündür. Bu amaçla aileler, sağlık profesyonelleri, sosyal hizmetler, diyetisyenler ve toplumun tüm kesimleri iş birliği içinde olmalıdır. Bu bütüncül yaklaşım, yaşlı bireylerin topluma aktif katılımını sürdürmesine, hastalık risklerinin minimize edilmesine, bağımsız ve onurlu bir yaşam sürmelerine zemin hazırlar. Sağlıklı ve mutlu bir yaşlılık, çocukluk ve yetişkinlik dönemlerinde kazanılan beslenme alışkanlıklarının da kalıcı etkileriyle beslenir. Dolayısıyla her yaşta doğru beslenme bilinci, yaşlılık döneminde güçlü bir temel sunar.
 

Öne çıkan içerik

Trend içerik

Üyeler çevrimiçi

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum istatistikleri

Konular
307
Mesajlar
310
Üyeler
5
Son üye
Çiğdem Akbaş
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Geri
Tepe